Yurtdışında boşanan ve boşanma ile ilgili nafaka, velayet, mal paylaşım vb. hakkında hüküm verilen eşler verilen kararların ülkemizde geçerli olabilmesi için tanıma ve tenfiz davası açmalıdır. Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 59. maddesine göre ‘yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm eder’ denilmektedir. Bu hüküm doğrultusunda yurtdışında boşanan eşler bu boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren dilediği gibi taşınır mal veya taşınmaz mal alabilir. Edinilen bu mallar mal paylaşım davasında diğer eş tarafından talep edilemeyecektir.

Tanıma ve tenfiz davası, yurtdışı mahkemelerince verilmiş kararların ülkemizde uygulanabilir ve icra edilebilirliğine hizmet eden ve dayanağı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun‘dur. İlgili kanunun 52. maddesine göre yurtdışı mahkemelerince verilmiş kararlar ilgili tenfiz istemede hukuki yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir. Yurtdışında boşanan kişiler boşanma kararını ve bunlara bağlı olan hükümlerin tanınmasını ve tenfizini isteyebilir.

Tanıma ve Tenfiz Davasına ilişkin detaylı yazımızı okuyabilirsiniz : Tanıma Davası ve Tenfiz Davası

Yurtdışında Boşanan Kişiler Boşanma Kararının Kesinleşmesi Sonrasında Taşınır Taşınmaz Mal Alabilir Mi?

Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma davasının açılması ile birlikte eşler arasındaki mal rejiminin sona erdiği kabul edilir. Bu tarih sonrasında alınan mallar rejimin tasfiyesinde dahil edilmez ve paylaşım buna göre gerçekleştirilir. Yurtdışında boşanan kişiler ise ülkemizde evli görünmeye devam ederler. Bunun giderilmesi için tanıma ve tenfiz davası açılmalıdır. Belirttiğimiz gibi MÖHUK 59. maddeye göre yabancı ülke mahkeme kararının kesinleşmesi gerekmektedir. Yabancı ülkede boşanan eşler, bu kararın kesinleşmesi ile birlikte taşınır taşınmaz mal edinebilirler. Bu edinilen mallar tasfiye davasına (mal rejiminin tasfiyesi) konu edilemeyecektir.

Bu doğrultuda yabancı ülkede boşanan eşler, bu boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında arsa, tarla, daire, konut, ev, dükkan, iş yeri, hisse senedi ve türlü yatırım araçları alabilir ve edinebilir. Edinilen bu mallar hakkında diğer eş herhangi bir hak iddia edemeyecektir. Bu hususu izah eden Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin kararı şu şekildedir :

tanıma ve tenfiz davası avukatı

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2014/21309 Esas , 2016/2135 Karar, 10.02.2016 tarihli İlam

KARAR

Davacı … vekili, mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuştur.

Davalı … vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mal rejiminin tasfiyesi davalarında zamanaşımı süresi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146.maddesine göre, on yıl olarak kabul edilmektedir. Yargıtay’ın ve Dairemiz’in görüşü bu yöndedir.

Çözüme kavuşturulması gereken husus, zamanaşımı süresinin yabancı mahkeme kararının kesinleştiği tarihte mi? yoksa, tanıma tenfiz kararının kesinleştiği tarihte mi? başlayacağıdır.

Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır (5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’nun 50). Kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi, tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine (5718 sayılı MÖHUK’nun 58/1), kesin hüküm veya kesin delil etkisi ise yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder (5718 sayılı MÖHUK’nun 59).

Karşılığı Mülga 2675 sayılı Kanun’da bulunmayan 5718 sayılı MÖHUK’nun 59.maddesi, yabancı mahkemelerce verilen kararların maddi hukuk bakımından ülkemizde hüküm ifade etmeye başlayacağı tarihi göstermeye ilişkindir. Söz konusu yasal düzenlemeyle, özellikle ticaret, borçlar, miras ve aile hukuku yönünden belirsizliği ortadan kaldırmak adına önemli eksiklik giderilmiştir.

Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalar yönünden, anılan Kanun maddeleri değerlendirildiğinde, tanıma tenfiz kararı verilmek koşuluyla, eşler yabancı mahkemece boşanmanın kabulüne ilişkin verilen kararın kesinleştiği tarihte itibarıyla boşanmış sayılırlar. Bu yasal düzenlemeye göre, tanıma tenfiz kararı daha sonraki tarihlerde verilse dahi, evlilik birliği yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihte sona ermiş kabul edilecektir. MÖHUK’nun 59. maddesi ile getirilen bu düzenleme sayesinde, eşlerin yabancı mahkeme

ilamının kesinleştiği tarihten, tanıma tenfiz kararının verildiği tarihe kadar geçen ara dönemde edindikleri malvarlıkları, evlilik birliği dışında edinilen mal olarak kabul edilecektir. Diğer yandan, bu ara dönemde birbirlerine mirasçı olamayacaklar, duruma göre bu dönemde doğan çocuk evlilik dışı doğmuş sayılacaktır. Bu düzenlemeyle, yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarih ile tanıma tenfiz kararının kesinleştiği tarih arasındaki ara dönemdeki belirsizlik ortadan kaldırılmıştır.

Aksi düşünceyle, on yıllık zamanaşımı süresini yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihte başlatmak; tanıma tenfiz kararı verilene kadar geçen sürede eşler, Türk Kanunlarına göre halen evli sayılacaklarından, ara dönemde boşanmaya bağlı olarak Türkiye de açılacak tazminat, nafaka, velayet ve mal rejiminin tasfiyesi gibi bazı dava haklarından yararlanma imkanı olmayacak, açılmış davaların da görülebilirlik ön koşulu (evlilik devam ettiğinden) gerçekleşmediğinden reddedilmesi sonucu ile karşılaşılacaktır. Başka bir anlatımla, tanıma tenfiz kararından önceki ara dönemde, taraflar boşanmaya bağlı diğer dava haklarını kullanamayacak, ancak zamanaşımı işlemeye devam edecektir.

Tanıma tenfiz kararından sonra açılacak davalarda ise, zamanaşımı, yabancı mahkeme kararının kesinleştiği tarihte başlatılmış olacağından zamanaşımının geçmiş olması olasılığı ile karşılaşılacaktır. Bu görüş, hak sahibinin haktan yararlanmasına izin verilmeden, zamanaşımını işletmeye başlatmak demektir ve hak arama yolunun kapatılması anlamına gelir. Katılmadığımız bu görüş TBK’nun 149/1 ve 153/6 maddelerine de aykırıdır.

İleri sürülmesi zamanaşımına bağlanan hakların kullanılmasında, zamanaşımı, söz konusu hakkın kullanılabilir duruma geldiği tarihte başlar. Bir hak kullanılabilir duruma gelmeden zamanaşımı işletilemez. Tüm bu açıklamalar nedeniyle, Dairemizce on yıllık zamanaşımı süresinin yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihten başlatılmasına yönelik önceki uygulamasından vazgeçilerek, tanıma tenfiz kararının kesinleşmesinden itibaren işletilmesi kabul edilmiştir.

Somut olaya gelince; Eşler … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … tarihinde kesinleşen ilamı ile boşanmışlardır. Söz konusu ilam,… 2.Aile Mahkemesi’nin … tarihinde kesinleşen kararıyla tenfiz edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin temyize konu dava ise 17.08.2012 tarihinde açılmıştır. Kaldı ki davalı tarafça, süresinde zamanaşımı def’inde bulunulmamıştır.

Mahkemece iddia ve savunma çerçevesinde toplanan ve toplanacak olan taraf delillerine göre uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 10.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.