Tanıma ve tenfiz davaları, yabancı mahkemelerce verilmiş kararların ülkemizde uygulanması ve icra edilmesine hizmet eder. Yabancı mahkeme ilamlarının tanıma ve tenfizi için öncelikle bu yabancı mahkeme kararının kesinleşmesi gerekmektedir. Kesinleşme, bir yargılama hakkında tüm yargılama ve itiraz işlemlerinin sonlanması neticesinde ulaşılan nihai kararı izah etmektedir. Tanıma ve tenfiz davasına konu edilecek bir mahkeme kararının da kesinleşmesi gerekmektedir.

Kesinleşmeyen yabancı mahkeme ilamları ile ilgili tanıma ve tenfiz başvurusu yapıldığı takdirde ilgili dava reddedilecektir. Bu nedenle yurtdışı mahkemelerinde alınan hükümler ilgili ülke kanunlarına göre kesinleştirilmeli, buna ilişkin belge alınmalı ve dava dilekçesinin ekine tercümeleri ile birlikte eklenmelidir.

Tanıma ve tenfiz davasına ilişkin detaylı yazımızı okuyabilirsiniz : Tanıma Davası ve Tenfiz Davası

Kesinleşme Şerhi ile İlgili Yasal Düzenleme – MÖHUK

Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun‘un 53. maddesinde tanıma ve tenfiz davası dilekçesine eklenecek belgeler açık bir şekilde gösterilmiştir. İlgili madde şu şekildedir :

Dilekçeye eklenecek belgeler

             MADDE 53 – (1) Tenfiz dilekçesine aşağıdaki belgeler eklenir:

             a) Yabancı mahkeme ilâmının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslı veya ilâmı veren yargı organı tarafından onanmış örneği ve onanmış tercümesi.

             b) İlâmın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesi.

Görüldüğü üzere madde metni açık olup tanıma ve tenfiz davası açılırken ilgili yabancı mahkeme ilamı ve kesinleşme şerhleri ile tercümeleri muhakkak dava dilekçesine eklenmelidir.

Yabancı Mahkeme İlamlarına İlişkin Kesinleşme Şerhi

Yabancı mahkemelerce verilmiş ve kesinleşmiş hükümler tanıma ve tenfiz davasına konu edilirken kararın aslı, kararın tercümesi, kararın kesinleştiğini gösterir kesinleşme şerhi, kesinleşme şerhinin tercümesi dava dilekçesine eklenmelidir. Aksi halde mahkeme bu eksikliğin giderilmesi için davacıya veya varsa vekiline tebligat çıkararak eksikliğin giderilmesini ister. Eksiklik giderilmezse dava dava şartı yokluğundan reddedilecektir. Bu nedenle yabancı mahkeme ilamı yeterli değil, bu ilamın kesinleştiğini gösterir kesinleşme kararının da dosyaya sunulması gerekmektedir.

Kesinleşme Şerhi Olmayan Tanıma ve Tenfiz Talepli Davanın Reddi

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi vermiş olduğu 2016/9464 Esas, 2016/12221 Karar ve 27/10/2016 tarihli ilamı ile kesinleşme şerhi olmayan davada davanın reddine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir :

Davacı vekili dilekçesinde; … …. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi’nin 28/10/2004 Karar tarihli ve 8 F 83/2000 Esas no’lu nafaka ödenmesine ilişkin kararının tanıma ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, “Davanın kabulü ile …. Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi’nin 28/10/2004 Karar tarihli ve 8 F 83/2000 Esas no’lu nafakaya ilişkin yabancı mahkeme ilamının 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında kanunun ilgili maddeleri uyarınca tanınmasına ve tenfizine,” karar verilmiş; davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Tenfiz ve tanıma davalarında; dava dilekçesine yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslının veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneğinin ve onanmış tercümesinin, ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin eklenmesi gerekmektedir. 5718 sayılı Yasanın 53.maddesinde yer alan düzenleme bu şekildedir.

Davaya konu istem, yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizine ilişkin bulunmakla öncelikle, buna ilişkin yasal düzenlemeler ile kavram ve kurumların irdelenmesinde yarar vardır:

Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un İkinci Kısmının İkinci Bölümünde düzenlenmiştir. Kanunun 50 ilâ 57.maddeleri “tenfiz” e, 58 ile 59.maddeleri ise “tanıma”ya ilişkindir.

5718 sayılı Kanunun;

“Tenfiz Kararı” başlıklı 50.maddesinin 1.fıkrasında:

“Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.”

“Tenfiz İstemi” başlıklı 52.maddesinin 1.fıkrasının 1.cümlesinde:

“Kararın tenfiz edilmesinde hukukî yararı bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir..”

“Tenfiz Şartları” başlıklı 54.maddesinde:

“(1) Yetkili mahkeme tenfiz kararını aşağıdaki şartlar dâhilinde verir:

a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması.

b) İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.

c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.

ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.” yasal ifadesini içermektedir.

“Tanıma” başlıklı 58.maddesinde:

“(1) Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz.

(2) İhtilâfsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tâbidir.

(3) Yabancı mahkeme ilâmına dayanılarak Türkiye’de idarî bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır.”

“Kesin Hüküm ve Kesin Delil Etkisi” başlıklı 59.maddesinde:

“Yabancı ilâmın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder.”

Hükümleri yer almaktadır.

Maddi anlamda kesin hükmün, taşıdığı niteliğin gereği olarak, iki sonucu bulunmaktadır: kararın kesin delil teşkil etmesi ve aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı sebeple dava açılması halinde karşı tarafın kesin hüküm itirazında bulunabilmesidir.

İşte yabancı mahkeme kararının tanınmasının hukuki gerekçesini, kararın kesin hüküm kuvveti oluşturmaktadır.

Somut olayda,…. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Aile) 28.10.2004 Tarih ve 8F 83/2000 Esas nolu kararın kesinleşme şerhine rastlanılamamış olması 5718 sayılı yasanın 53.maddesi uyarınca bozmayı gerektirmiştir.

Mahkemece, kesinleşme şerhi aranmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.