Ortaklığın giderilmesi davası paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi malların paydaşları/ortakları arasındaki hukuki ilişkiyi sonlandıran, ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan iki taraflı ve her iki taraf için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Ortaklığın giderilmesi davalarında Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi taşınmazın durumuna göre iki şekilde paydaşlığı sonlandırabilir :

1-Ortaklığın Satış Yoluyla Giderilmesi

2-Ortaklığın Aynen Taksim Yoluyla Giderilmesi

3-Ortaklığın Kat Mülkiyeti Kurulması Suretiyle Giderilmesi

Ortaklığın giderilmesi davası (izale-i şuyu davası) hakkındaki detaylı yazımızı inceleyebilirsiniz : İzale-i Şuyu Davası

Kimler Aynen Taksim Yoluyla Paydaşlığın Giderilmesini Talep Edebilir?

Ortaklığın giderilmesini açan davacı, ortaklığın ne şekilde giderilmesini istediğini dava dilekçesinde belirtmelidir. Davalı olarak yer alan paydaşlar da hangi yolla ortaklığın giderilmesi gerektiğini beyan edebilirler. Bu noktada taraflardan birisinin aynen taksim yoluyla ortaklığın giderilmesini talep etmesi kafidir. Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi bu talep karşısında aynen taksimin mümkün olup olmadığını araştırmalı, buna göre paydaşlığın ne şekilde giderilmesi gerektiğine karar vermelidir. Bu doğrultuda ortaklığın giderilmesi davasının tüm tarafları paylaşımın ne şekilde yapılması gerektiğini beyan edebilir, talepte bulunabilirler.

Paydaşlığın Taksim Yoluyla Giderilmesinde Usul

Ortaklığın giderilmesi (izale-i şuyu) davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ile imar mevzuatına göre aynen bölüşmenin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. (Antalya BAM 6. Hukuk Dairesi 2019/1530 Esas)

Taksimde her bir taşınmazın pay ve paydaş durumuna, arazinin verim niteliğine göre taksimin mümkün olup olmadığının bilirkişi aracılığıyla saptanması gerekir. Payların denkleştirilmesi için ivaz ilavesi gerekiyorsa onun da bilirkişilerin raporunda belirtilmesi gerekir. Taksim mümkünse fen ehline taksim projesi düzenlettirilir. Taşınmaz Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde ise taksim projesi eklenerek Belediyeden İmar yasası ve Yönetmeliği uyarınca bu taksime imkan olup olmadığı sorulur. Taşınmaz Belediye ve mücavir alan dışındaysa aynı husus İl İdare Kurulundan sorularak saptanır. Taksim tazında yani taksim projesindeki bölümlerin hangi paydaşa verileceği hususunda taraflar anlaşamazlarsa mahkeme huzurunda kura çekilerek hangi kesimin hangi paydaşa verileceği belirlenir. (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 1994/2413 Esas)

Taraflardan Birinin Aynen Taksimi İstememesi

Ortaklığın giderilmesi yapısı itibariyle çift taraflı bir davadır ve tüm paydaşlar bakımından ortak sonuç doğurur. Şayet bir davada davacı taraf satış yoluyla ortaklığın giderilmesini talep etmesine karşın davalı taraf aynen taksim talep etmiş ise ilgili Mahkemece koşulları araştırılmalı ve değerlendirilmeli, aynen taksim mümkün ise taksim suretiyle ortaklığın giderilmesi karar vermelidir. Paydaşlığın aynen taksim yoluyla giderilmesi mümkün ve paydaşlardan birisi bunu talep ediyor ise aynen taksimle ortaklık giderilebilir. Bu noktada tüm tarafların sulhu sağlamış olması gerekmez.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1990/6-520 Esas , 1991/11 Karar ve 30/01/1991 tarihli kararı şu şekildedir :

Ortaklığın giderilmesi davası, büyük özelliği olan davalardandır. Öncelikle çift taraflı (actio duplex) bir davadır. Verilecek karardan her iki taraf da yararlanacaktır. Bu özelliği gereği de davada taraflar hem davacı, hem de davalı durumunda oldukları gibi, uygulanacak usul hükümleri de HUMK.nun 561/570. maddeleri ile özel olarak belirtilmiştir. Nitekim, doktrinde de Usulün 561 ila 568. maddelerinde toplanmış bulunan bu kuralların 569. madde uyarınca açılacak davalara uygulanacak özel usul kuralları olarak kabul edilmesi gerektiği ileri sürülmektedir (Prof. Dr. Baki Kuru, HUMK., Cilt: IV Sayfa: 4154; Cilt: III, Sayfa: 2610 ve Prof. Dr. Aydın Aybay, Taksim, 1966, Sayfa: 51)

Bu itibarla da, davacının yalnız satış yoluyla ortaklığın giderilmesini istemesine karşın eğer davalı aynen taksim talep eder ve koşullarının da mevcut bulunduğu anlaşılırsa mahkemece taksim suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilebileceği kuşkusuzdur. O nedenle, davanın bu özelliğine işaretle davalının talebinin gözetilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinen ve Hukuk Genel Kurulu’nca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30.1.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Aynen Taksimde Payların Kura Çekimi İle Belirlenmesi

Paydaşlığın aynen taksim yoluyla giderilmesi için yukarıda belirlenen usuller uygulanmalı ve sonrasında ise tüm paydaşların ilgili payları sulh ile paylaşması beklenir. Şayet paydaşlar aynen taksimde kendilerine düşecek bölümleri kabul etmiyorlar ise bu durumda Sulh Hukuk Mahkemesi Hakimi kura çekerek hangi payın hangi paydaşa verileceğini kararlaştırır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/6-55 Esas sayılı kararında bu hususta şu şekilde hüküm kurulmuştur :

Aynı Kanunun 650. maddesinde ise; ‘‘Mirasçılar, tereke mallarından mirasçı veya ortak kök sayısınca pay oluştururlar. Anlaşma olmazsa, mirasçılardan her biri, payların oluşturulmasını sulh mahkemesinden isteyebilir. Payların oluşturulmasında hakim, yerel adetleri, mirasçıların kişisel durumlarını ve çoğunluğun arzusunu göz önünde bulundurur. Payların özgülenmesi mirasçıların anlaşması uyarınca yapılır. Buna olanak bulunmazsa kur’a çekilir.’‘ hükmü yer almaktadır.

Bu hükümlerden açıkça anlaşılacağı üzere, hakim, miras yoluyla intikal eden terekenin tamamı ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırma yapabilir.

Kanun koyucunun bu hükmü getirmekteki amacı öncelikle aynen taksim isteyen mirasçılar arasındaki paylaşma konusundaki ihtilafın en uygun biçimde çözümlenmesi ve taşınmazların değerleri arasında fark bulunması halinde gereğinde fark para ödetmek yoluyla, denkleştirmenin sağlanmasıdır. Ayrıca payların özgülenmesinde mirasçıların anlaşması asıl olup, anlaşamazlarsa kura çekilecektir.

Paylar Arasında Değer Farkı Olması Halinde Denkleştirme

Aynen taksim yoluyla ortaklığın giderileceği hallerde paydaşlara düşen payların değerleri her zaman aynı olmayacaktır. Kimi taşınmaz daha değerli ve daha güzel bir konumda iken diğer pay ve paylar değer olarak daha düşük konumda olabilir. Taşınmazın türüne ve birçok etmene göre payların değerleri farklılık gösterebilir. Bu hallerde Sulh Hukuk Mahkemesince taşınmaz ve paylarla ilgili gerekli araştırma re’sen yapılmalı ve payların bedelleri belirlenmelidir. Farklılık hallerinde para ödemesi yapılarak denkleştirme sağlanacaktır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/6-55 Esas sayılı kararının devamında bu hususla ilgili şu şekilde hüküm kurulmuştur :

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK)’nun 642.maddesinde: ‘‘Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hakim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır…’‘;