Hizmet tespit davası, bir işçinin bir iş yerinde yaptığı çalışmaların tespitini sağlayan ve işçinin gasp edilen haklarını tesis eden bir tespit davasıdır. Sigorta kayıtları gerçeğe aykırı (Sigorta primleri hiç yatırılmamış işçiler, Sigorta giriş tarihi geç bildirilmiş işçiler, çalıştığı sigorta kurumlarına hiç bildirilmeyen, sigorta primleri eksik yatırılan vs.) olan işçiler bu kayıtların düzeltilmesi için hizmet tespit davası (sigortalılığın tespiti) açmalıdır.

Hizmet tespit davalarına ilişkin yazılarımızı okuyabilir ve detaylı bilgi edinebilirsiniz.

Hizmet Tespit Davasında İspat, Hizmet Tespit Davasının Şartları, Hizmet Tespit Davası.

Sigorta Kayıtlarının Gerçeğe Aykırı Olması

Bir işyerinde çalışan işçinin ücreti ve ek kazançları doğrultusunda prime esas kazancı belirlenir ve bu değer üzerinden katkı payı ödenir. Uygulamada sigorta primi olarak adlandırılan bu ödemeler işverenlere mali yük bindirdiği için işverenler bu ödemeleri azaltmak maksadıyla usulsüz işlemler yapabilmektedir. Örneğin sigorta primlerinin düşük maliyet yaratması için çalışanın ücreti düşük gösterilmektedir. Başka bir örnek vermek gerekirse sigorta giriş bildirgeleri geç verilerek birkaç ay veya daha fazla süre ile işçilerin sigortasız çalışması sağlanmaktadır. Bir diğer usulsüzlük ise sigorta kayıtlarında giriş çıkış yapılması ve bu işlem yapılırken birkaç gün veya daha fazla süre ile işçinin sigortasız çalıştırılmış olmasıdır.

Uygulamada sıkça karşılaşılan bu durumlar karşısında hizmet tespit davası açılmalı ve bu dava açılırken de hak düşürücü süreye uyulmalıdır. Hak düşürücü süreye uyulmadığı takdirde mağduriyet katlanacak ve yargılama masrafları ile avukatlık ücretleri de işçiye ek külfet olarak yüklenecektir. Bu nedenle hak düşürücü süre hususunu iyi değerlendirmek gerekmektedir.

Hizmet Tespit Davasında Hak Düşürücü Süre yazımızı okuyabilirsiniz.

Sigorta Girişi Geç Yapılan İşçinin Hizmet Tespit Davası Açması ve Hak Düşürücü Süre

Yukarıda belirttiğimiz üzere işçilerin bir kısmının sigorta giriş bildirgeleri geç tarihlerde verilmektedir. Örneğin Şubat ayında işe girmiş bir çalışanın sigorta girişi (sigorta giriş bildirgesi verilerek) Mayıs ayında yapılmış ve üç aylık bir süre ile işçinin sigortasız bir şekilde çalışması sağlanmıştır. Bu durum hukuka aykırı olup işçinin çalışmaya başladığı an itibari ile sigorta girişi yapılmalı ve primleri ödenmelidir. Böyle bir durumda işçi, işten ayrıldıktan sonraki 5 yıl içerisinde hizmet tespit davasını açmalıdır. Yargıtay kararları sigorta giriş bildirgesi verilen işçiler için hak düşürücü süre işlemeyeceğine yönelik kararlar vermiş ise bu hal belirttiğimiz örneği kapsamamaktadır. Bu nedenle 5 yıllık hak düşürücü süre değerlendirmesi yapılmalı ve bu süre değerlendirildikten sonra dava açılmalıdır.

Bu konuyu en iyi şekilde izah eden Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2007/19944 Esas numaralı kararı şu şekildedir :

KARAR: Davanın yasal dayanağını teşkil eden 506 Sayılı Kanunun, 17.04.2008 tarihli 5754 Sayılı Kanunun 64. maddesi ile değişikliğe uğrayan ve 2008 yılı Ekim ayı başında yürürlüğe giren 5510 Sayılı Kanunun 106/1. maddesiyle mülga 79/10. maddesi hükmüne göre; kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin kuruma verilmesi ya da çalışmaların kurumca tespit edilmesi halinde; kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez.

Ne var ki; sigortalının kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.

Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olaya bakıldığında; dava konusu dönemde davalı belediye tarafından düzenlenen organizasyonlarda davacının çalıştığına ilişkin yazılı belgeler ve çalışmaları belgelere geçmiş tanık beyanlarına göre, 26.11.1996 – 11.05.1999 tarihleri arasında davacının kesintisiz olarak çalıştığı ve çalışmanın sona erdiği yılın sonu (31.12.1999) başlangıç tarihi olarak alındığında 28.10.2004 dava tarihi itibariyle dava konusu dönem için 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği belirgin olup, kuruma bildirilen çalışmalar dışında 26.11.1996 – 11.05.1999 tarihleri arasında davalı işverene ait olan işyerinde davacının kesintisiz olarak çalıştığının tespiti kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği halinde davacıya iadesine, 19.01.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

Başka kararları sorgulamak için sorgulama ekranına buradan ulaşabilirsiniz.