Sigorta bildirimi gerçek tarihlerle bağdaşmayan, sigorta girişi geç yapılan ve işe giriş tarihi farklı bir tarih olarak bildirilen çalışanlar, iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilir ve bu doğrultuda işçilik alacaklarının tahsili için işçilik alacakları davası (kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti vs.) ve primleri bildirilmemiş/ödenmemiş günler için hizmet tespit davası açabilirler.

İşverenler, uygulamada birçok çalışanı sigorta primleri üzerinden mağdur etmektedir. İşverenler, işçilerin işe başlama tarihlerini, çalıştıkları süreleri, aldıkları ücretleri vb. birçok bilgiyi Sigorta Kurumundan saklamakta, bu yolla da işçileri mağdur etmektedirler.

Sigorta Girişinin Geç Bildirilmesi

İşverenler, bazı durumlarda sigorta giriş kayıtlarını geç yapmakta ve işçileri mağdur etmektedir. Bu halde işçiler iş sözleşmelerini feshedebilir ve sonrasında işçilik alacakları için dava açabilirler. Sigorta girişinin geç yapılması işçinin kıdem süresini ve dolayısıyla birçok hakkını etkilemektedir. Keza emeklilik hesaplamalarında işçinin çalışma süresi ve çalışma yılı önem teşkil etmektedir. Bugün birçok çalışan erken tarihlerde sigortalı olduklarından ötürü emeklilik hakkı elde etmişlerdir. Bu nedenle sigorta primlerinin doğru bir şekilde Kurum’a bildirilmesi çok önemlidir.

Sigorta Primlerinde Sigorta Kayıtlarında Yapılan Diğer Usulsüzlükler

Sigorta kayıtlarında işe giriş tarihinin geç bildirilmesinin yanı sıra Kurum’a gerçek ücretlerin bildirilmemesi de söz konusudur. Bununla birlikte bazı çalışanlara hiç sigorta yapılmamakta, bu yolla hem işçiler hem de devlet mağdur edilmektedir. Bu nedenle sigorta primlerinde yapılan usülsüzlükler işçiyi mağdur ediyorsa bu usulsüzlükler nedeniyle iş sözleşmesi haklı nedenle feshedilebilir.

Sigorta primleri gerçek ücreti üzerinden yatırılmayan işçiler de iş sözleşmelerini haklı nedenle feshedebilirler. Buna ilişkin yazımızı okuyabilirsiniz : Sigorta Primleri Eksik Yatırılan İşçilerin Hakları

Sigorta Girişi Geç Tarihlerde Yapılan İşçinin İş Sözleşmesini Feshi

Belirttiğimiz gibi sigorta başlangıç tarihi gerçeğe uygun olmayan ve mağdur edilen çalışanlar iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilir. Bu fesih bir dilekçe ile yapılabileceği gibi sözlü de yapılabilir lakin tavsiyemiz noter kanalıyla ve bir iş hukuku avukatı ile bu fesih bildiriminin yapılmasıdır. İleride dava aşamasında ispatın sağlıklı yapılabilmesi için noter kanalıyla sözleşmenin feshi işçinin yararına olacaktır.

İş sözleşmesinin feshi ve fesih gerekçelerine ilişkin yazımızı okuyabilirsiniz : İş Sözleşmesinin Feshi

Sigorta Girişi Geç Yapılan İşçinin Fesih Sonrası Arabuluculuk ve Dava Süreci

Haklı nedenle iş sözleşmesini fesheden işçi/çalışan haklarının ödenmesi için işverene başvuru yapar ve bu başvurusu olumsuz sonuçlanırsa yasal yollara başvurması gerekir. İşçilik alacakları bakımından açılacak davalarda Arabulucuya başvurmak zorunlu olup dava şartıdır. Bu nedenle arabuluculuk başvurusu yapılmalı, bu başvuruda da netice alınmazsa İş Mahkemelerinde dava açılmalıdır.

İş sözleşmesini haklı nedenle fesheden işçinin ihbar tazminatı hakkı olmayıp kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti vb. ödenmesi gereken hakları için dava açabilir. Buna ilişkin detaylı bilgileri ilgili yazılarımızı okuyabilirsiniz.

Sigorta Girişinin Geç Yapılması ve/veya Primlerin Eksik Bildirimi ile ilgili Yargıtay Kararı

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2018/5170 Esas sayılı kararı sigorta girişinin geç yapılmasının yanı sıra diğer ihtimalleri de sıralamakta; sigorta primlerinin eksik yatırılması, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya düşük ücretten yatırılmasının da işçiye haklı fesih imkanı sağlayacağını belirtmektedir. İlgili kararın gerekçe bölümü şu şekildedir :

”İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanununun 32. maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanununun 14. maddesinin aksine, 4857 sayılı Yasada ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir.

Ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür.

Mülga 1475 sayılı Kanun döneminde, toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydıyla mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 81. maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten, yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97. maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda ise ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin yirmi gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanması halinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır.

Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir.

Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir

4857 sayılı İş Kanununun 24. maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır

İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü sebebiyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin, ücretinin bir kısmını Kanun’un 33. maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz.

Bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan aynî yardımların yerine getirilmemesi de (erzak ve kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin “haklı fesih” hakkı bulunduğu kabul edilmelidir.

İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi, sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da Dairemizin mülga 1475 sayılı Kanun döneminde istikrar kazanmış olan görüşü, 4857 sayılı İş Kanunu döneminde de devam etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkânı vardır.

Somut olayda; davacı taraf, işe giriş tarihinin kuruma geç bildirilmesi, fazla mesai ücretleri ile yıllık izin ücretlerinin ödenmemesi ve iradesi dışında sözleşme dışı işlerde görevlendirilmeye zorlanması sebepleriyle haklı nedenle feshettiğini iddia etmiş, davalı taraf ise davacının iş sözleşmesinin işe gelmemesi sebebiyle sonlandırıldığını savunmuştur. Mahkemece, davacının iradesi dışında sözleşme dışı işlerde görevlendirildiğini, Sosyal Güvenlik Kurumu işe başlangıç işlemlerinin geç yapıldığını ve fazla mesai ücretinin bulunduğunu kanıtlayamadığı böylelikle feshin haklı nedene dayanmadığı gerekçesiyle kıdem tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğine göre; davacı tanıklarından …, 2002 yılında davalı işyerinde çalıştığını, doğum nedeniyle işten ayrılınca davacıyı işyerine kendisinin getirdiğini, doğum izni sonrası tekrar işe başlayınca davacının işten ayrıldığını, 1 ay sonra kendisinin işten ayrılınca davacının tekrar işe girdiğini, hatırladığı kadarıyla davacının 12 yıl kadar davalı işyerinde çalıştığını, kendisinin 2003 yılı içerisinde işten ayrıldığını beyan etmiş olup davalı tarafça da davacı tanığı …’un 13.05.2003 tarihinde işten ayrıldığı belirtilerek buna ilişkin belge sunulmuştur. Halen davalı işyerinde çalıştığını beyan eden davalı tanıklarından M. Özmen de, davacının kendisiyle yakın tarihlerde davalı şirkette çalışmaya başladığını beyan etmiş olup davalı tarafça da davalı tanığı M. Özmen’in 03.04.2003 tarihinde işe başladığı belirtilmiştir.

Belirtilen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacının davalı işyerinde 2013 yılı mayıs ayında çalışmaya başlamasına rağmen Sosyal Güvenlik Kurumuna daha sonraki bir tarihte işe giriş bildirimi yapıldığı ve davacının iş akdini işe girişinin Sosyal Güvenlik Kurumuna geç bildirilmesi nedeniyle haklı olarak feshettiği anlaşıldığından kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe reddine karar verilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”